Bazı insanların düşüncelerini gizlemek için konuştuklarını okuduğumu hatırlıyorum fakat tecrübelerime göre pek çok insan düşünmek yerine konuşurlar.
Bir işadamının konuşması, insanın diğer başka işlevlerinden çok daha az ve basit olan şu üç kurala uymalıdır:
Söyleyecek bir şeyi olmak.
Bunu söylemek.
Susmak.
Ne söylemek istediğinizi bilmeden konuşmaya başlamak ve devam etmek, bir işadamını kolaylıkla mahkemeye veya düşkünler evine düşürebilir. Bir kez düşüncesizce konuşmaya başladınızda, sona giden kısa yolun başındasınız demektir. Şirketimde bana oldukça pahalıya patlayan ama beni mahkemelere düşmekten koruyan bir hukuk departmanım var.
Bir kız arkadaşınızı aradığınızda veya yemekten sonra arkadaşlarınızla konuşurken sanki piknikteymiş gibi muhabbet edebilirsiniz fakat iş yerinde noktalar arasındaki cümleleriniz mümkün olduğunca kısa tutmalısınız. Giriş kısmını geçin ve asla nutuk çekmeyin ve başınızı belaya sokmadan hemen susun. Papazların bildiği gibi günahkarları doğru yola çağırmak için kısa vaaz vermek zorundasınız. İlk sözü aptallara, son sözü kadınlara verin. Unutmayın, salam her zaman sandviçin ortasındadır. Tabi ki, salamın her iki tarafına lezzetini arttırmak için biraz tereyağı sürmenin bir zararı olmaz.
Bilge görünmenin, bilgece konuşmaktan daha kolay olduğunu da unutmayın. Bir kişi dinlerken kendisi hakkında bir şey söylemediği ve dinlediği kişinin gururunu okşadığı için daha az konuşun ama daha çok dinleyin. Erkeklere iyi bir dinleyici ve kadınlara ise yeteri kadar kağıt kalem verin, size bildikleri her şeyi anlatırlar. Paranın her kapıyı açtığı doğrudur fakat paranın sahibi düşük çeneliyse açılan bütün kapılar geride her zaman nahoş izler bırakarak kapanır. Yoksulluğun da dili vardır ancak söylediklerini kimse dinlemek istemez.